Birkaç akşam önce odama kapanmış, üzerinde çalışmakta olduğum yazı için belge araştırırken bir Web sitesinde, kısa bir arama cümlesi aradıklarımla birlikte son derece hedefli bazı reklam bağlantıları getirdi ekranıma (her zamanki gibi.)
Yazılan cümleyi analiz edip uygun reklamları yayınlayabilen bir sistemin, üstüne üstlük makinelerimize isteyerek kuracağımız eklentilerle, kişisel gizlilik, iş gizliliği ve bunun da ötesinde ne gibi yan etkileri olabileceğini düşünmeye başladım…
Ağların ağı İnternet, dünya toplumlarıyla kucaklaşmasını belki de en fazla Tim Berners-Lee’nin, kendi deyimiyle, “Hipermetin fikrini, DNS ve TCP’ye bağlamayı başarınca” yarattığı küresel ağ’a (WorldWideWeb) borçlu.
Küresel ağ bilginin farklı donanım ve yazılım platformuna sahip bilgisayarlar arasında kolayca paylaşımı fikri ile gelişirken, ticari kullanım alanlarının “keşfedilmesi” ile patlama yaşadı ve bugün itibarıyla dünyada 30 milyon dolayında “Web” sitesi işler durumda !
Bilginin yaygınlaşması ve küresel olarak erişilir duruma gelmesi toplumların, kişilerin ve grupların etkileşimlerini de inanılmaz artırdı. İnternet’e erişebilen ülkelerin toplumları devrimsel sayılabilecek dönüşümler yaşıyorlar ve yaşayacaklar.
Küresel ağ’ın büyümesi, kullanımının artması, İnternet’e erişimin en azından dünyanın bir bölümünde giderek daha kolay ve daha ucuz hale gelmesi ile Web’in ayrılmaz bir parçası durumunda bulunan arama motorları devreye girdi.
Bugün “Google” ile temsil edilen, bir zamanlar Yahoo!’nun ardından Altavista’nın tartışmasız lider olduğu arama motorları herhangi bir elektronik materyale (metin, resim, müzik parçası, video…) kolayca erişmemizi sağlıyorlar.
2000 yılından itibaren İnternet şirketlerinin ve Web sitelerinin sayıca patlaması, yatırımcıların İnternet’e akın etmesi sonucunu doğurdu. İnanılmaz “hayali” kazançlar ve ardından gelen büyük çöküş ile birlikte İnternet şirketleri, yaptıkları işten para kazanmaları gereğinin farkına vardılar.
Süreç içerisinde, arama motorları, kazanç modellerini Web sitelerine alacakları reklamlara bağladılar ancak bu yeterli olmadı. Kullanıcılar da arama yapmak için para ödemek istemiyorlar. Geriye yaratıcı çözümler geliştirmek kalıyor.
Google bu alanda tartışmasız en yaratıcı arama sitesi. Aranan terimlerden hareket ederek uygun reklamı bulan ve kullanıcının Web tarayıcısına taşıyan bir algoritmaları var. Üstelik Google sadece kendi Web sitesinde değil, iş ortağı olan içerik sağlayıcılarının Web sitelerinde yapılan aramalar için de aynı teknolojiyi kullanıyor (ve kazancını bu sitelerle paylaşıyor.)
Arama yapmak için “kutucuğu” doldurup gönderdiğinizde arka planda birşeyler oluyor; kim (IP adresiniz!), nereden (coğrafi yer bilginiz –ülke vs.- IP adresinizin içerisinde saklı!), ne zaman, neyi aradı gibi bilgiler de veritabanındaki yerlerini alıyor. Bazıları sizin makinenize “Cookie” adı verilen küçük bir veri parçacığı kopyalayarak bir dahaki sefere aynı siteye girdiğinizde sizin siz olduğunuzu anlamak istiyorlar.
“Cookie”ler (Türkçe’ye çevrilmiş haliyle Çerez’ler!!) kimi zaman hayatınızı kolaylaştırırken kimi zaman acımasız pazarlama makinelerinin casusları olarak hizmet veriyorlar. Ancak kolay bulunur bir dizinde olmaları ve tehlikeli olanlarını kolayca bertaraf edebilecek yazılımlar (Ad-Aware gibi) “Cookie”leri gerçek tehdit olmaktan alıkoyabiliyor.
Daha güçlü bir tehdit, sisteminize yüklenecek, Web tarayıcınızın içerisinde yerini alacak araç çubukları (toolbar). Araç çubukları, makinenize yüklenen bağımsız birer yazılım. Sıkça başvurduğunuz bir Web sitesinin araç çubuğunu indirip kurduğunuzda o Web sitesinin fonksiyonlarını siteye girmeden kullanabiliyorsunuz.
Peki bu araç çubukları, özellikle de “masum” olmayanlar, arka planda neler yapıyorlar veya yapabilirler ? Örneğin makinenizde kurulu bulunan yazılımları, “belgelerim” klasörünüzün içeriğini, MP3’lerinizi, işletim sistemi detaylarınızı kısaca makinenizdeki dosyaları, verileri tespit edebilir ve bunları toplayabilecekleri diğer kişisel bilgiler eşliğinde “biryerlere” gönderip kayıt edebilirler pekala ?
Ya elektronik postalar ? Google’in “seçmece” kullanıcılarla başlattığı yeni elektronik posta atağı “Gmail”i duymuş olabilirsiniz. 1 GB saklama alanı ve POP3 erişimi sağlamasıyla ücretli rakiplerini bile geride bırakan Gmail sanıyorum “hayır” olsun diye geliştirilmedi ? Altından neler çıkacağını tam olarak kestirememekle birlikte (kişisel olarak inceleme fırsatım olmadı) endişelerim var.
Eğer bilgi işlem yöneticisi iseniz kullanıcılarınızı bu tür “araç çubukları”na karşı uyarmanızı, Antivirüs paketlerinin yanında “Antispy” paketlerini de standart kurulumlarınızın birer parçası yapmanızı öneririm. Firewall’lar vb. bir yere kadar İnternet erişiminizi kontrol etmenizi sağlayabilse de standart http portlarını kullanan ve kendi başına bir Web tarayıcısı gibi davranan yazılımlarla başa çıkması pek olanaklı değil.
İnternet hayatımızı kolaylaştırdı ve geliştirdi. Ancak herşeyin bir bedeli var. Bizler tüm belgelerimizi, yazışmalarımızı elektronik ortama aktarıp, ilgimizi çeken konuları “devasa” veritabanlarında araştırıp, iletişimimizi de İnternet’e taşımaya başladıkça “Büyük Birader”in ellerini ovuşturduğunu hissedebiliyorum…
(Öngörmemekle birlikte yazı bir parça Google üzerine geliştiği için Google hakkındaki iki eski ancak ilginç makaleyi dikkatinize sunmak isterim. Konuya özel ilgi duyanlar bana yazabilir.)
http://www.theregister.co.uk/2004/10/15/google_desktop_privacy/
http://www.theregister.co.uk/2004/04/03/google_mail_is_evil_privacy/
Hoşçakalın…
(bu yazımın aslı BTdünyası‘nda yayınlanmıştır.)