Geçtiğimiz Cumartesi (29 Mayıs 2010) iki etkinliğe aynı gün katılma fırsatı buldum.
Bunlardan biri WordPress geliştirici ve kullanıcılarını bir araya getiren Wordcamp ve diğeri de internet girişimcileri ile yatırımcılarını buluşturan etohum girişimine ait etkinlikti (etkinlikler hakkında bilgiye etohum blog sitesinden ulaşabilirsiniz.)
Öncelikle her iki etkinliğin de son derece doyurucu ve yoğun geçtiğini vurgulamam gerekiyor.
Wordcamp’in bence en önemli yanı Türkçe çeviri ekibinden Emre Erkan ve WordPress’in kurucusu Matt Mullenweg ile tanışma fırsatı yaratmasıydı. Bunun yanında Burak Dönertaş’ın ve Arda Kutsal’ın WordPress temelindeki girişimlerini ve başarı hikayelerini dinleme fırsatı bulduk.
Açık kaynak (özgür yazılım) dünyasının önde gelen kişilerinden biri haline gelen Matt Mullenweg, kişilik olarak da son derece sıcakkanlı ve mütevazi.
Özgür yazılım savunucularında görmeye alıştığımız profile son derece uygun biri Matt; dünya ile barışık, çevre problemlerine duyarlı ve paylaşımcı bir kişi.
WordPress’in kaydettiği aşamaları, geldiği noktayı ve en yeni 3.0 sürümünün getirdiği yenilikleri paylaştı bizlerle.
WordPress’in ticarileşeceğine dair kaygıların ön plana çıktığı sorular yöneltildi kendisine. Bu kaygıların tamamıyla gereksiz olduğunu, WordPress’in özgür yazılım olarak kalmaya devam edeceğini vurguladı Matt.
Tamamıyla gönüllü katılım esasına dayalı ve GPS ile lisanslanmış olduğu için böyle bir girişimde bulunulmak istense dahi, herhangi bir katılımcının, herhangi bir anda WordPress’in belirli bir sürümünü baz alıp farklı bir isimle yeni bir dal (fork) yaratabileceğini ve gelişmelerin o noktadan itibaren devam edebileceğini vurguladı.
Zaten Matt de, WordPress’i yaratırke aynını yapmış. 7.5 yıl kadar önce ciddi anlamda popüler bir blog yazılımı olan b2‘yi almış ve bunun üzerine WordPress’i inşa etmiş (b2 o tarihlerde geliştiricisinin ilgisini yitirmesi nedeniyle tarih olmak üzereymiş ve Matt’in girişimi b2’nin yaratıcısı Michel’i son derece mutlu etmiş.)
Matt, açık kaynak dünyasında bir yandan camiaya katkıda bulunurken diğer yandan nasıl karlılık yaratılabileceğini de gösteren ilginç bir örnek sunuyor.
Matt’in sahibi olduğu ve halen 16 çalışanı bulunan Automattic isimli şirket, büyük ölçekli WordPress kurulumlarına profesyonel destek sağlıyor. Matt, şirketin karlı olduğunu belirtiyor ve bağımsızlıklarını koruyabilmek adına şirketi yatırımcılara açmayı düşünmediklerinin de altını çiziyor.
Kendisi ile yaptığım kişisel sohbette, yakın gelecekte hayata geçirmeyi planladığımız bir açık kaynak projesini paylaşma fırsatı buldum. Açık kaynak girişimlerine büyük bir ihtiyaç olduğu ve özellikle yerel dilde geliştirilecek lokal projelerin önemi hakkında hemfikir olduğumuzu gördüm.
Toplantnın bir diğer çarpıcı ismi olan ve “4 saatlik çalışma haftası” isimli kitabıyla tanınan Timothy “Tim” Ferris de paylaşımcılık konusundaki görüşlerini ve blog yazarlığı hakkındaki ipuçlarını bizlerle paylaştı. Daha önce kendisini tanımıyordum ama toplantı sırasında ve sonrasında gözlemlediğim kadarıyla incelemeye değer bir hayat felsefesine sahip olduğunu düşünüyorum (merak edenler Tim Ferris’in blogunu inceleyebilirler.)
Bersay’ın ev sahipliğindeki toplantıların öğleden sonraki bölümü etohum kampına ayrılmıştı ve bu oturumlarda hem internet yatırımcılarının yeni girişimlerde dikkate aldıkları unsurları, kriterleri kendi ağızlarından dinleme fırsatı bulduk, hem de Google reklamcılığı konusunda profesyonel görüşleri ilk elden dinleme şansına sahip olduk.
Her iki toplantı için Burak’a (Büyükdemir) ve organizasyonda görev alan diğer arkadaşlara bir kez daha teşekkür ediyorum…