Birçok şirket (küçük, büyük farketmiyor) bilişim yatırımlarını “evladiyelik” görme eğiliminde.
Bilgisayarlar alınıyor, yıllar geçiyor, defter değerleri sıfırlanıyor ve o bilgisayarlar en sonunda patlayıncaya kadar kullanılıyor.
Bir açıdan bakınca “tasarruf yapıyorlar işte?” diye düşünebilirsiniz. İlk bakışta gerçekten de öyle görünebilir. Ama çoğunlukla durum böyle değil.
Zamanında yenilenmeyen bilgisayar donanımı ve güncellenmeyen ağ alt yapıları, sayısız sakıncayı ve görünen görünmeyen maliyeti beraberlerinde getiriyorlar.
“Alet işler el övünür” atasözümüzün belki de en çok yakıştığı “alet”lerden biri de bilgisayarlar. Bilgisayar, sizin için vazgeçilmez bir iş makinesi ise, bilgisayarınızın “güncelliği” çalışma şeklinizi ve hızınızı doğrudan etkileyen en önemli faktördür.
Konunun teknik detaylarına, hangi durumlarda neyin nasıl seçilmesi gerektiğine girmeden, yalnızca olası kayıp ve zararlara işaret etmek istiyorum.
Veri kaybı:
Bilgisayarların içerisindeki “en mekanik” aletler sabit disklerdir. Dakikada binlerce devirle sürekli hareket halinde olan bu cihazlar biz kullanıcılar için son derece değerli olan belgelerimizi barındırırlar. Yıllar boyunca hazırladığınız belgelerin, verilerin, elektronik postalarınızın bir anda iflas eden sabit diskinizle birlikte “uçması” an meselesidir.
Üç, dört yıllık bir sabit diskin çökmesi ve giderken herşeyinizi beraberinde götürmesi şaşırtıcı değildir. Milletçe benimsediğimiz “bize bir şey olmaz” düsturu uyarınca yedek de almamışsanız yandı gülüm keten helva !
Zaman kaybı:
Arıza yapan bir bilgisayarın yerine yenisinin ikame edilmesi, düzenli bir bilgi işlem yönetimi ve tanımlı süreçleri olmayan şirketlerde adeta kabusa dönüşür. Ya apar topar yeni bir makine alınıp çalışanın önüne konur ya da eskisi tamire, kullanıcısı da dinlenmeye gönderilir.
Bilgisayarı devre dışı bırakan arızaların mutlaka fiziksel olması gerekmez. Yaygın olarak kullanılan Microsoft Windows işletim sistemleri (hangi sürüm olursa olsun) kullanım sıklığıyla orantılı olarak düzenli aralıklarla yeniden kurulmak ister.
Kullanıcılar bu durumu “makineme format atıldı/atılacak” cümleleri ile özetlerler. Eğer şanslı iseler makinelerindeki işletim sistemleri yenilenir, verileri sağlamca durur ve eskisi gibi çalışmaya devam edebilirler.
Diğer yandan, yavaş çalışan yazıcılar ve başka çevre birimleri de önemli zaman kaybettiricilerindendir.
Performans kaybı:
Tüm kayıpların içerisinde en az gözle görülen ve “patron”lar tarafından en çok ihmal edilen performans kaybıdır.
Kullandığı bilgi ve belgeler yıllar içerisinde artan bir kullanıcı, aynı makine ile herşeyi giderek daha yavaş yapmaya başladığını bazen farkeder, bazen farketmez, bazen de aldırmaz. Bu yavaşlık gerek donanımsal gerekse yazılımsal gerekçelerden kaynaklanabilir. Ama her durumda kullanıcının performansını ve verimliliğini ciddi biçimde düşürür.
Bilgisayarlarını yenilemeye ikna olan şirketlerin bir eğilimi de “tamam, kasaları değiştirelim ama monitörler sağlam, onlara dokunmayalım.”dır.
Aslında hiç de öyle değil. Monitörler, artan iş yükü, gelişen uygulamalar, değişen rekabet koşulları vb. çevre değişkenler nedeniyle yükleri giderek artan ekipmanlardır.
Daha çok sayıda belgeyi aynı ekran üzerinde görebilmek veya bir köşede güncel haberleri izlerken diğer köşede o anki hesap tablosuna konsantre olmak gerekebilir.
Geçenlerde 17”lik monitörünün yerine 22”lik bir monitör koyan bir arkadaşım performansının inanılmaz arttığını söylüyordu. Yapılan araştırmalar, ekran boyutlarının 1” dahi büyümesi ile %25’e varan performans artışları yaşandığını gösteriyor !
Üstelik güncel LCD ekranlar, eski tip CRT ekranlara göre daha az elektronik çevre kirliliği yaratırken çok daha düşük miktarda elektrik harcıyorlar.
İşin ironik yanı kullanıcılar bu durumun farkına varsalar bile patronlarına açıklamakta zorlanıyorlar. Hemen “adama bak, kendine büyük ekran istiyor!” deniveriyor.
Potansiyel kayıplar:
Yukarıda saydığımız tüm kayıplar parasal karşılıkları basitçe hesaplanabilecek, el ile tutulan kayıplardır. Öte yandan potansiyel kayıplar çoğu zaman sadece profesyonel bilgi işlemcilerin tespit edebileceği unsurlardır.
Aslında “orada” olması gereken ama olmayan cihazlar veya hizmetler bu kayıpları yaratır. Hızlı bir internet veya ağ bağlantısı, hızlı bir yazıcı, bir veri depolama ünitesi, dosya sunucusu, kesintisiz güç kaynağı, jeneratör vs.vs…
Uzun yıllar önce tanıdık bir şirketin istisnasız tüm bilgisayarları aynı anda, ani bir elektrik dalgalanması nedeniyle yanmıştı. Evet, resmen makinelerden duman çıkmıştı. Son derece basit bir güç kaynağı bu olayı önleyebilirdi.
Yukarıda saydığım tüm kayıplar bilgi işlemi, bilgi işlem ekipmanını dış kapının mandalı olarak görmekten kaynaklanıyor. Dışarıdan (outsourcing) veya içeriden iyi yönetilen bir bilgi işlem ortamında bu kayıpların hiçbirine izin verilmez, verilmemelidir.
Hoşçakalın…
(Bu yazının aslı BTdünyası‘nda yayınlanmıştır.)