Batıda, cep telefonlarının birer, “sarf malzemesi”ne dönüşümü çok uzun sürmedi. Bizim GSM’ciler henüz ayak diretiyor. Sübvansiyonlara pek yanaşmıyorlar. “Nasıl olsa satıyoruz” mantığı hakim.
Türkiye şartlarında bu mantık doğru gibi de görünüyor ve işliyor. Ülkemizde her cihaz gibi, cep telefonu da lüzumlu, lüzumsuz araç olmaktan çıkıp, amaç haline geldi. Liseli çocuklar, daha küçüğü, daha renklisi çıktığı için bütün harçlıklarını bu aletlere yatırmaktan çekinmiyorlar.
Sokakta inanılmaz bir takas ve aksesuar piyasası var. Aman Allahım; cep telefonlarının kapaklarını değiştirenler, ekranının rengini değiştirenler, yok olmadı özel zil sesleri yükletenler, ille de siyah diye tutturanlar, beşyüze alıp, üçyüze bırakanlar, grafikli mesajlar, “Lityomiyon” piller daha neler neler…
Cep telefonu, ciddi bir statü simgesi oldu. Eskiden, ağalarla toplanılıp deniz kıyısında bir restorana gidildiğinde hemen araba anahtarları ceplerden çıkar ve “Marlboro” paketlerinin üzerine güzelce yerleştirilir, masalardaki yerini alırdı.
Devir değişti artık, minik Nokia’lar, şık Panasonic’ler, küçücük Samsung’lar ve diğerleri ceplerden çıkıyor, eskinin sigara+anahtar ikilisinin tahtına konuyor. Bu heves geçene kadar, “1 Mark’a cep telefonu” beklemeyin.
Aslında benim beklentim bu değil. Beklentim, “Nihai teknolojinin” kapımızı çalması. Nedir nihai teknoloji? Bir cep telefonunu, hafif, küçük ama etkili bir kasa içinde, rahat okunabilir bir ekran, ses çıkışı ve Palm özellikleri ile birleştirin, buna kablosuz, hızlı, sınırsız ve ucuz Internet bağlantısı ekleyin. Masaüstündeki PC ile senkronizasyonu sağlayın, kızılötesi ve Bluetooth ile teçhiz edin. İşte size benim, “Nihai iletişim aletim”
Teknoloji lordları, bunu yapabileceklerini uzun zaman önce kanıtladılar. CeBIT 2000 ve 2001 (hatta 1999) bunların öncüleri, prototipleri ile doluydu. Japon DoCoMo, sunduğu servis ve üretimine neden olduğu cihazlar ile hedefe en çok yaklaşan ve en başarılısı oldu.
Ama durun. Herşeyin bir sırası var. Hiç bir şey, belirli şirketlerin üretim planları, kar hedefleri ve bu çerçevede teknolojiye çizdikleri yolun dışına çıkamıyor maalesef. Söz konusu nihai alete adım adım ulaşacağız. Bazı ülkelerde bu daha hızlı olurken, bazılarında daha yavaş olacak. Türkiye, hızlıların arasında yer alacak.
GPRS’in bu günlerde devreye gireceği ve uygun fiyata, sınırsız, yüksek hızlı Internet bağlantısı sağlayacağını, bu çerçevede mevcut cep telefonlarının yenileneceğini iki yıl kadar önce yazdık ve birkaç ay öncesine kadar yazmaya devam ettik. Peki, insanlar ellerindeki telefonlar ile yetinip beklemeyi tercih ettiler mi? Hayır.
Cicili kasalar içinde yeni yeni, ama hep aynı teknolojileri sürdüren cihazlar ardı ardına farklı üreticilerin vitrinlerinde boy gösterdi. Early adapters (ee, arada böyle bir iki İngilizce laf kullanacağımı söylemiştim) denilen öncü grup ve bunların, “parası yeten” takipçileri “sözde” yeni modelleri sindirmekte gecikmediler.
Neyse, hepsine geçmiş olsun! GPRS geliyor ve öylesine vaatlerle, olanaklarla geliyor ki, bırakın öncüleri ve takipçileri, en tutucuları bile ayartacak gibi görünüyor. Eski ceplerin bir anda anlamsızlaşarak çöpe gideceği bir dönem gelmek üzere. Siz siz olun, cep telefonu alım kararınızı bir kez daha gözden geçirin.
İyi günler
(Bu yazının aslı yayın hayatına son vermiş bulunan Bilişim Cumhuriyeti’nde yayınlanmıştır.)